Yalanmis Hayat
  Siir
 


body {background-image: url(http://images-018.cdn.piczo.com/p6/img/i103748439_11675_6.gif);} Backgrounds From FreeGlitters.Com _

SaNa KaRŞı..!!

NaSıL AnLaTaCaqıMı, NasıL KaNıtLaYaCaqıMı
Hiç Ama hiç BiLMiYoRuM.
AdıNı BiLe KoYaMaDıM.

ArKaDaşLaRıM aDıNa aŞk DiYorLaR Ama,
BeNce; aŞkTaN da üStüN BiR ŞeY.
 
Sevqi DeseM; SeVgi DeqiL.
AşK DeseM; aŞk DeqiL.
Hayat desem , az bile gelir.
Ama BiLiYoRuM Ki;
YaŞaMaK içiN BeN Ona MuHtaCıM


                     
 
Konuşacaksan ÖyLe Bİr KoNUşkİ
 
Inanayım  AqLatacaksan öyLe
 
Bir aqLatKi Susmayayım
 
Gideceksen öyLe Bir GitKi
 
öLümüne Unutayım
 
Ama Seveceksen öyLe Bir SevKi
 

Konuşsanda GitsenDe AqLatsanDa Seni Yüreqimde  YaşatayIM
            

Sen bilirsin ama kalbin bilmez bunları,
Yaşadıkça yaşar sevdalar kalbinde,
Büyüdükçe büyür kalbin, her sevdayı saklar içinde,
Gün gelir sığmaz olur kalbin göğsüne,
Taşıyamaz olur bedenini, artık yorulur…
Duyguların ağır gelir; ezilirsin
Bir gün açıklanmamış duygularınla köşende,
Teslim olursun ölüme, 
Sessizce

 


S£VMİŞTİM
Hemde çok sevmiştim seni
Atan kalbimin seslerinde
Çektiğim nefesimin sıcaklığında
Sana baktığım gözlerimin ışıltısında sevmiştim!!
Canım Nadide çicegim vazgeçilmezimsin demiştim
Küstüğümüzde
Hiç olmadık nedenlerdenbirbirimize kırıldığımızda
Gözlerimden akan sana olan sonsuz sevgimle
Çektiğim nefeste
Duyduğum sesler’de
Yine de sen benim tek sevdigimsin demiştim



Sendeki beni askını sevgini herşeyi bitirmişsin
Hayırlı olsun sen beni demekki hiç sevmemişin
Hayatımda herşeyi degil ama seni kaybettimm
Evet senn yoksun şimdi siirlerimde yüregimde





Boğazımda bir düğüm konuşamıyorum
Oysa anlatmak sölemek istediğim okadar çok şey varki
Ellerim titriyor gözlerim doluyor nefes alamıyorum içiyorum
Yokluğuna hergün sabahlara kadar ağlayarak için için yanarak
Canım çok yanıyor içim çok acıyor susuyorum
Caresizlikten karanlıklardayım şimdi diplerdeyim bittim 






 
Ne aradin, ne sordun, nede hatirladin.
Ama SEN hep benim aklimdaydin.
Bir umutla yollara bakmakta olan gözlerimi
Ve ayni zamanda hep sevgiyle bakan Kalbimi
Ufacik bir sözle yiktin
“UNUTTUM”
senin icin kücük, benim icin büyük bir kelimeydi bu,
Sözlerinde bir titreme bile yoktu.
Anladim ki SEN beni gercekten unuttun
Ama beni can evimden vurdun.
Hala aglamakta gözlerim,
Hala tek sirdasim gecelerim.
Simdi kendinle övünebilirsin,
Geserini GÖREBILIRSIN





Bazen Susmak Gerekiyormuş,
Bazen Bomboş Bakmak Gerekiyormuş
Hayatın Yalanlarına;
Anlamaya Çalışmak Saçmalık...
Anlamadan Yaşamak Gerekiyormuş .
Zaman Değilmiş Gideni Geri Getiren;
Aslında Zamanmış Var Olanı Götüren.
Ama Bazen...
!Unutmak Gerekiyormuş,
UNUTULMAK Pahasına... 




verdiğin sözler yalandı
her yeni gülümseyiş göz yaşının
her yeni küçük adım
uzak diyarların sebebimiydi
beni böyle bırakıp gecelerce ağlatıp
esir etmek karanlığa suç değilmi
nasıl dayanır yüreğim
seni onla göremeye
 




Bitmeyecek gibi anıları sildim.
Kaybolan sevginin izlerini sildim.
Verdiğin Acıları Sildim.
Gözyaşlarım artık süzülmüyordu
Gözbebeklerimden dudaklarıma kadar
Acı Diniyordu Artık
Ölü Aşkını Atmıştım Bedenimden
Sensizliğimden Herşeyimden.
Ama Bir An. . . . . . . . . .

  

 
Ayrılık ölmek gibidir aslında
Diri diri gömülürsün karanlığa
Sesini duyuramazsın ne kendine, nede sebebine
Susarsın haykıracaklarını...
AYRILIK ÖLMEK GİBİDİR ASLINDA
BİR GÜN DEĞİL HERGÜN YANARSIN....



Vurgun yedim yaLanLardan

YarınLar bana faydasız
YaLan gördüm yaLanLardan
DoğruLar bana faydasız

Bir derdim var sormayın
Zaman bensiz, ben zamansız
Sol yanım ağrır benim
Sağ yanım oLsan Faydasız

Forum Grafik
Aynı şarkıyı defalarda baştan baştan dinliyorum,
öyle bir an geliyorki huzuru hissediyorum
ve duruyorum onu sadece hissediyorum…
bir an içindeyim sanıyorum ama aslında baktığım bir resim bu…
Şarkı hala çalmaya devam ediyor kim bilir belki onuncu kere dinliyorum
ve hala hissetmeye devam ediyorum
Ama sen yoksun

                                                                                                 
  Basralı Ömer                                                                      
Basralı Ömer’in Tommy Franks’a Yazdığı Mektup !  
                                                                                                
Ben Basra’dan Ömer                                                       
Belki haberin yoktur diye yazıyorum  Franks              
Önce demokrasi yağdı göklerden
Sonra özgürlük geçti üstümüzden
Palet palet...
Ve insan hakları namlularından
Yüzü maskeli adamların
Saniyede bilmem kaç bin adet....
Demokrasi bizim eve de isabet etti          
Bir gün sonra anladım ayaklarım
Koptuğunu.
Babamın vücudunda
Tam on sekiz adet
insan hakları saymışlar...
Annem zaten yoktu        
Ben doğarken
İlaç yokluğundan ölmüş...
Amborgo falan dediler ya
Anlamadım, çocuk aklı işte
Sen daha iyi bilirsin...                            
Sizde de barış böyle midir Franks ?
İnsan hakları çocukları yetim,
Ve ayaksız bırakır mı orada da ?
Ya demokrasi ?
Güpegündüz pazara düşer mi ?
Ve zenginlik....
İnsanları korkudan uykusuz bırakır
mı ?
Ve kuşlar gökyüzünü terk eder mi
orada da ?

Babamla söylediğim son dua
dilimde,
Ayaklarım hastanede,
Ve giymeye kıyamadığım
ayakkabılar
Elimde kaldı...
Çocuğun var mı Franks ?
Al...Çocuğuna götür onları
Bir işe yarasın
Kim bilir baktıkça,
Belki beni hatırlarsın.
Bu nasıl demokrasi        
Düştüğü yeri yaktı
Merhamet,bu dünyaya
Bu kadar mı ıraktı ?



 

 


 

 


Üşüyorum
Bir çoşku var içimdebugüm kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgar gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış herşey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselirken ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum
                         Muhsin YAZICIOĞLU

 

 

 

 

 

 

         DAĞ RÜZGARI
Kaderde senden ayrı düşmek de varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim...
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
Git gidebildiğin yere git diyordum
Oysa ki, senden kaçılmazmış
Yokluğuna birgün bile dayanılmazmış.
Bilmiyordum...
Yine de dayanmağa çalışıyorum işte  
Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye
Rüzgar güzel bir koku getirmişse
Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum
Yaşamak seninle bir başka zamanı
Bir başka zamanda seni yaşamak
Herşeyden önce sen
Elbette sen
Mutlaka sen
İster uzaklarda ol
İster yanıbaşımda dur
Sen ol yeter ki bu zaman içinde
Ben olmasam da olur
Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır
Bitmiyorsun
Çaresizliğim gün gibi aşikar
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin
İnceliğin ışık ışık yüzüme vuran
Sen güneş kadar sıcak
Tabiat kadar gerçek
Sen bahçelerde çiçekler açtıran
Sudan, havadan, güneşten yüce varlık
Sen, o tek sevgi içimde
Sen görebildiğim tek aydınlık
Bir nefes de benim için al            
Havasızlıktan öldürme beni
Bulutlara, yıldızlara benim için de bak
Susadım diyorsam
Bir yudum su içmelisin
Ben yorulduysam sen uyumalısın
Ellerim sevilmek istiyor
Saçlarım okşanmak istiyor
Dudaklarım öpülmek istiyor
Anlamalısın.
Ağaçların yeşili kalmadı      
Gökyüzünün mavisi yok
Bu dağlar o dağlar değil
Rüzgarında kekik kokusu yok
Kim bu çaresiz adam
Bu kan çanağı gözler kimin
Kaç gecedir uykusu yok
Gündüzü yok
Gecesi yok
Yok
Yok
Anladım
Sensiz yaşanmaz bu dünyada
İmkanı yok.
                                                    Ümit Yaşar OĞUZCAN



 

 

 

Beni Anneme Götürün

Dudaklarımda yaşayamadığım
Çocukluğumun, gençliğimin şiiri
Dört yanım hüsran
Dört yanım yalan
Dört yanım hüzün
Dört yanım isyan!

Yanık bir şarkıda dolar bakışlarım
Annemin ellerini arıyor avuçlarım

Beni anneme götürün
Beni anneme götürün
Ağlamak istiyorum dizlerinde
Beni anneme götürün
Anlarsa beni bir o anlar
Beni anneme götürün

Vazgeçtim bütün saltanatından,
Sevdalarından köhne dünyanın
Ne dostta vefa
Ne aşkta huzur
Her gün bir kahpelik
Kalbimden vurur!

Yıkılır kalırım bu sağır akşamlarda
Önümde dağ gibi bir yalnızlık
İçimde yıllanmış yorgunluklar
Unutulmuş eski bir adrese çıkar yollarım
Çayımın ilk yudumunda o
Sigaramın son nefesinde o
Anlarsa beni bir o anlar
Beni anneme götürün!                                      

                                                        Ahmet Selçuk İlkan










Sen Vurdun Da Ben Ölmedim Mi

Yokluğunda ne ateşleri hasretimle yaktım da
Bir seni yakamadım, beni yaktığın gibi
Çölde su, mahpusta gün, oruçta ekmek gibi bekledim seni
Sense araya korkular koydun.
Yasaklar koydun... 
Şimdi nerdesin diye sakın sorma      
Sen çağırdın da ben gelmedim mi? 
Sen varken darılmazdım çiçeksiz baharlara, 
Yağmurlu havalara...Bu kasvetli akşamlara
Sen varken
Bakıp içlenmezdim tren istasyonlarına
Otobüs duraklarına...
Sen varken ayrılanlara ağlamazdım...
Yıkılmazdım biten sevdaların ardından
Gidenlere küsmezdim
Kalanlara acımazdım...
Sen varken böyle üşümezdim-titremezdim
Masumdum, çocuklar gibi
Böyle delirmezdim-küfretmezdim...
Hele ölmeyi hiç düşünmezdim.
Şimdi soruyorum sana
Adı sevdaysa bu cehennemin
Sen yaktın da ben yanmadım mı?
Biliyorsun                   
Bütün acılarına 'yeşil ışık' yaktım olmadı
Bütün korkularına'arka çıktım'olmadı
Dağlara merdiven dayadım olmadı
Haziranda kar oldum yağdım avuçlarına olmadı
Sevdim olmadı -yandım olmadı-taptım olmadı
Artık benden pes
Bu aşkın biletini istediğin gibi kes
Nasılsa gidiyorsun
Biliyorum git... 

Ama ardında       
Ağlayan bir çift göz
Paramparça bir yürek
Ve yıkılmış bir dağ görmek istemiyorsan
Çek silahını-daya sırtıma
Titrersem namerdim...
Sen vurdun da ben ölmedim mi?

                                        Ahmet Selçuk İLKAN









 
 
                  GİTTİN
Bir yıkım gibiydi gidişin
Ben sadece arkandan baktım
Oysa söylenecek o kadar çok şeyim vardı ki
’’gidersen, iyiye dair ne varsa içimde yitireceğim hepsini.
Gidersen, sönecek içimdeki ateş ve bir daha hiç kimse yakamayacak.
Gidersen, karanlığa mahkûm edeceksin günlerimi.
O karanlıkta yolumu kaybedeceğim...’’ diyecektim sana.
KONUŞAMADIM...
Gittin...
Gidişini görmemek için gözlerimi kapattım.
Öğlesine acıdı ki içim, tutup koparsalardı kolumu,
bacağımı bu kadar acı duymazdım.
Acım yaş olup akmalıydı gözümden.
ĞLAYAMADIM...

Gittin...

Gidişini önlemek için tutmalıydım ellerinden.
Ellerim değil miydi her dokunuşunda seni ürperten?
Ürperirdin yine biliyorum.
Bir kez dokunsam, bir kes tutsam ellerini,
gitmek için biriktirdiğin bütün cesaretin kaybolurdu.
TUTAMADIM...

Gittin...

Bir yıkım gibiydi gidişin.
Sen adım, adım uzaklaşırken benden çöküp kaldı bedenim olduğu yerde.
Nice terk edişlere dayanan bu yürek bu kes yenilmişti.
Bu kadar zayıf değildim ben, kalkmalıydım.
KALKAMADIM...

Gittin...
Oysa ben geldiğin gün gideceğini biliyordum.
Hazırdım gidişine.
Kaçak zamanları yaşıyorduk.
Zaman bitecek ve sen gidecektin.
Bense gidişinin ertesi günü hayatıma kaldığım yerden devam edecektim.
EDEMEDİM...

Gittin...
Bir şey söyledin mi giderken?
‘KAL’ dememi istedin mi?
Son bir kez ‘ SENİ SEVİYORUM ’ dedin mi?
‘BEKLE BENİ DÖNECEĞİM’ dedin mi?
Beynim öylesine uğulduyordu ki...
DUYAMADIM...

Gittin...
Nereye gittiğin önemli değildi.
Binlerce kilometre uzaklarda dahi olsan,
iki metre ötemde de fark etmiyordu.
Artık yoktun ve asıl bu düşünce beni felç ediyordu.
Kurtulmalıydım senden,
bu yokluğun duygusundan kurtulmalıydım.
KURTULAMADIM...

Gittin...
Unutulanların arasına katılmalıydın.
Anıları bir sandığa koyup hayatı
bir yerinden yakalamalıydım.
Bu aşk noktalanmalıydı,
bu sevdadan vazgeçmeliydim.
YAPAMADIM...

Gittin...
Bir okyanusun ortasında,
tek küreği kaybolmuş
sandalda dev dalgalarla boğuşan bir denizciyim artık.
Bil ki; Sevmekten vazgeçmedim seni,
bil ki seninle birlikte sevdanı da taşıyacağım yüreğimde.
Bil ki seni...
UNUTAMADIM...

                                                                            Anonim





 
BEN SANA MECBURUM 
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor 
Bu şehir o eski İstanbul mudur
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun.
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur 
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor 
Eski zamanlardan bir cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun.
Belki haziran da mavi benekli çocuksun 
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor  
Ne vakit bir yaşamak düşünsem 
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız   fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin.          

Attila İLHAN
 











 










































       Yağmur
Ne zaman eskiyor sevgiler
Ödenen bedellerin acısı geçince mi?
 
Yağmur yağıyor, mutfak camındayım
Nasıl üşüdüğümü bilemezsin
Menekşelerim çiçek vermiyor artık anne
Söylediğin gibi hep dibinden su verdim ama
Şimdi telefon açsam sana
Sesini duymakta yetmiyor ki
Hep ayni cumleler.Babamlar nasil? Ilacini aldin mi? Nedenini bilmedigim bir aglamak var icimde
Bir yerlere sigdiramiyorum yuregimi
Bazen dalip giderdin mutfakta yemek yaparken, tahta kasikla tencerenin basinda oylece
Ne dusunurdun acaba?
Ozlemek cok fena anne, anlamak seni daha da...
Omuzlarim agriyarak uyaniyorum sabahlari
Benim kizimin omuzlarini ovmasina daha cok var
Gittikce sanami benziyorum ben?
Ya da 'annenin kaderi kiza' dedikleri dogru mu?
'Baban eskitir herseyi kizim, 'demistin bir kez
Anlamamisim meger, eskiyormus annecigim
Omzunu ovacak kalmiyormus meger ayni evin icinde
Şimdi duysan bunları, ne üzülürsün mutsuz mu kizim diye, coktan kendinden vazgecmis bir sesle
Mutsuz değilim de anne, yağmura ve mutfağımdaki kedere care bulamiyorum
Evimi topluyor, toz alıyor, patlıcan kızartıyor, televizyon seyrediyor, aksam calan kapiyi aciyorum
Açtığımı gören olmuyor
Pişirdiğim yeniyor da, güzel olmuş denmiyor
Cay demleniyor demleniyor, demleniyor...
Kederim mutfagimın her yerine yerlesiyor
Ah nasil eskiyor herşey anne, nasil eskiyor
Eskilerimi de atmaya kiyamiyorum
Seni çok özlüyorum
 
Bana yasakladığın bahçeler sanada mı uzaktı hep Gidemeyişine ağladın mı sende
Ne zaman eskiyor sevgiler
Ödenen bedellerin acısı geçince mi?
İşte böyle kalbimde bir acı şarkılar seni söyler
                                                                           İclal Aydın









Zalim
Bu şiir sanadır iyi dinle...
Dinle ki,
Bana dair ne varsa
Ve ne varsa yalan yanlış yaşadığımız
Herşey ama herşey yüzleşecek bu mısralarda...

Bugün haber aldım senden
Defalarca çarpıp nefretin kapılarını
Sokaklara vurdum kendimi.
Serseri kaldırımlar ayağıma dolaştı,
Yalanlarla soğuttum yüreğimi
Kahrettim, kan kustum ama hep sustum

Bilir misin kaç kereler seni düşünüp de,
Gizli gizli ağladım,
Sen ki celladı olmuştun hayallerimin
Umutlarımın katili...
Ve genç bir ömrün acımasız azraili
Her gece çalıp rüyalarımın kapısını
Beni dirhem dirhem öldürdün

Dünyayı dar edecektim sana
Önümde diz çöküp yalvaracaktın
Bensizliğin acısı oturduğunda içine
Yokluğum ilmek olup dolandığında boynuna
İpini çekecektim, olmadı yapamadım.

Bilir misin kaç kereler seni düşünüp de, sana içtim
Şerefine değil, şerefsizliğine...
Ben seni mi sevmiştim?
Sabahlara kadar ağlayıp kuruttuğumda göz yaşlarımı
Kimse sormadı halimi, kimse acımadı.
Şarkılarla dertleştim birbaşıma...
Unuttum deyip kutladığımda sensizliği
Silmek için gözyaşlarımı aynaya her baktığımda
Gözlerimde seni buldum.
Başucuma resmini koydum,
Nasıl da acımasızdı bakışların
Nasıl da zalim,
Ben seni mi sevmiştim?

Kırık dökük bir bahar mı kalacaktı senden geriye
Ve ihanetin hiç dinmeyen sancısı...
Seni benden çalacaklar mıydı?
Bir kuş gibi uçup gidecek miydin yüreğimden,
Bir daha dönmeyecek miydin?
Hangi kahpe kurşunla bitti bu mavi sevda?
Ağlamak neyi değiştirir ki
Herşey bitti artık herşey bitti
Sen hayallerimin celladı,
Umutlarımın katili ve zavallı bir ömrün acımasız azraili,
Beynimdeki tek kurşunla vurdum kendimi,
Gelip alabilirsin emanetini...










 Zor Günler
Benden önce söylenmiş sözlerin haklılığına kızdığım oldu zamanında
Ama inandığım da…
Ömrümde her şarkı, başka bir kapı açtı
Bu şarkının ardında sen, bu kapının ardındaysa
Benden önce söylenmiş sözler vardı…
Çok zor günler geçirdim vaktiyle,
Alemde, savaşlar çırpınışlar
Nihayetinde; aşık olmak kısmetmiş yar sana

Seçtiğimiz hayatlar mı bunlar? seçtiklerimiz mi?
Bunca yokluk, bunca kırıklık, bunca acı…
Seçtiklerimiz evet!
Hayat bu sevgilim,
Çoktan seçmeli senin aşkınsa, bir dönem ödevi…
Bir gece çıkıp gelsen ölmezsin ya,
Ölümlerden ölüm beğen gelmezsen yar
Bir akşam çıkıp gelsen ölmezsin yar
Ölümlerden ölüm beğen, öleceğim yar
Bir şarkı tuttum sevgilim
Bir kapı açtim ikimize
İkimiz,çokmuşuz meğer bu resme
Kapatmadan bu kapıyı yine de
Bu yaralar bereler, sanadır, bileler…
Bu yaralar bereler sanadır bileler
Göreler aşkımı
Şahidim; gökkubbe
Aşığım; bekletme
Çok canım yanıyordu, gördüklerimden ve göreceklerimden
Benim kanayan dizlerim yoktu hayatta bir tek
Benim de kanattıklarım vardı elbet
Ezdiğim kumlar ve geçtiğim yollar hala gölgemi taşıyorlar
Hani demiştim ya en başında
“ne ayrılıklar, ne aşklar, ne başlangıçlar” diye
Yani, demem o ki, çok zor günler geçirdim vaktiyle
Bu şarkı sadece benimdi sevgilim
Ve ben büyük bahçeler istemiştim ikimize
Yazmışsın ya “onu sevebileceğimi düşünmüştüm” diye
İşte o günden beri, belki de bu yüzden sadece
Bu yaralar bereler, sanaydı, bileler
Göreler aşkımı
Şahidim gökkubbe…
                                                       İclal Aydın









       KARDELEN
Bu bendeki bir dert ki anlatamam kimseye
Kulak veripte beni dinler misin kardelen
Sardı tüm benliğimi mecalim yok gülmeye
Sen de benimle ağlayıp inler misin kardelen?
Mis gibi kokan eş dost mektuplarında
Taze güller yeşerir eski anılarında
Hatıralarla dolu gurbet akşamlarında
Hasret denen türküyü söyler misin kardelen?
Bütün duygularını bir deftere yazmanın
Dertlerini duymayan duvara anlatmanın
İçinde ne varsa hep içine atmanın
Ne demek olduğunu bilirmisin kardelen?
Dostu oldum kaç defa sabahsız gecelerin
Defterimde yeri yok anlamsız hecelerin
Çözemedim bir türlü bu zor bilmecelerin
Cevabını sen bana çözer misin kardelen?
Ne kadar tattırsada da ayrılık acısını
Unutmazsın yine onun hatırasını
Bir kenara bırakıp acısını tatlısını
Hepsini bir kalemde siler misin kardelen?
Anlat sen de içini dök dışını ne varsa...
Hiç düşünme kalbimi bırak yansın yanarsa
Bu derdi sen benimle paylaşırmısın yoksa
Bakıp bakıp  halime güler misin kardelen?
Bilirim ben yerini sormam sana nerdesin.....
Senin yurdun dağlarda sen hep yükseklerdesin
Nasıl gelsem yanına her zaman göklerdesin
Eğilipte elimden tutar mısın kardelen?
Ah gurbet sen içimde dinmeyen bir sancısın
Bazen iyisin ama çoğu zaman acısın
Ey kardelen sen bana neden çok yabancısın?
Çaldım işte kapını açar mısın kardelen?
Seninde gözlerinde yaş....ağlamışsın besbelli
Yoksa sende benim gibi naçar mısın kardelen?
Bu topraktan çıkıp karları delmişsin ya
Mevsimin gelmeyince açar mısın kardelen?
Derdimi de dinledin,sana ağır gelirse
Yine toprak altına kaçar mısın kardelen?
Ya ölüm günü gelip alırlarsa ruhumu
Benimle gökyüzüne uçar mısın kardelen? 

                                                  Hayrullah PAŞALIOĞLU 

          
 

 
 
  Bugün 1 ziyaretçi (4 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol